Kekemelik Terapilerinde Anne - Baba Farkındalığı Üzerine Notlar
 
Kekemelik Nasıl Başlar?
Çocuğun birden bire kekeleme davranışını göstermeye başlaması çoğu aile için oldukça sarsıcı bir deneyimdir. Her şey yolunda giderken aniden ortaya çıkan bu tatsız durum da neyin nesi, acaba ne kadar sürer, kendiliğinden geçer mi, yoksa kalır mı, ya çocuğum hep kekelerse, ne yaparız, akrabalar, komşular her kafadan ayrı bir ses çıkıyor, ne yapmalıyım, eşim bu konunun üzerinde hiç durmuyor, önemsemiyor, aylar geçiyor, ‘küçük o geçer büyüyünce nasıl olsa, sen çok abartıyorsun’, diye beni suçluyor, annem / kayınvalidem ‘çocukta yok bir şey, boşuna götürmeyin doktora.’ Hiç yabancı gelmedi değil mi size bu cümleler. Pek çok danışanımın ilk seansımızda benimle paylaştığı konular aslında bunlar.
 
Yardım Almakta Kararsızlık Yaşayan Ebeveynler
Eşlerin birbiriyle senkronize olamamalarının getirdiği en önemli olumsuzluklar; erken dönemde yardım almaya başlanamadığından gerekli önlemlerin hayata geçirilememesi, bunun sonucunda da çocukta kekemelik şiddetinin giderek artması ve belki de ikincil belirtilerin (el, baş, ağız veya bedende görülen çeşitli zorlanma hareketleri) ortaya çıkmış olmasıdır. Takılmalardaki bu artış ve ikincil semptomlar; terapi sürecinde kekemeliğin daha kolay kontrol altına alınacağı yerde hem aile hem çocuk hem de terapist için daha fazla sorunla başa çıkma gerekliliğini doğurmaktadır. Bununla birlikte konuşmasındaki zorlanmalardan ötürü çocukta sosyal – duygusal ve davranışsal problemler baş gösterebilmektedir. Okula veya kreşe gitmek istememe, arkadaşlık ve oyun kuramama, duygularını açıkça ifade edememe, anneye veya babaya aşırı yapışık olma, onlarsız hareket edememe, hırçınlık veya içe kapanma bu problemlerden bazılarıdır. Sözü edilen sorunları besleyen kekeleme davranışı giderilmediği zaman özellikle ergenlik dönemine gelindiğinde akademik ve sosyal hayatta çok daha farklı sorunların ortaya çıkması muhtemeldir. Okul başarısının negatif yönde etkilenmesi, gencin potansiyelinin altında performans göstermesi, sınıf içinde sözel etkinliklere katılma isteksizliği, kaçınmalar maalesef sıkça karşılaştığımız durumlardandır.
 
Terapiye başlamadan önce yaşanan düşünce farklılıklarının ve bu yüzden ertelenen kararların çocuğun kekemeliğini ve hayatını nasıl etkileyebileceğine kısaca değindikten sonra şimdi de çocuğunda kekemelik sorunu olduğu için terapi almaya karar veren ailelerin, terapi sürecine yansıyan ve kimi zaman çocuğu olumsuz yönde etkileme riski taşıyan tutumlarından söz edeceğim. Ebeveynlerin bu konuda farkındalık kazanmalarına yardımcı olmak amacıyla karşılaştığım bazı örnekleri kısmen de olsa paylaşacağım sizlerle.
 
Terapilere başlamadan önce anne babanın soruna bakış açısı birbirinden farklıysa ne yapacaklarına karar vermeleri oldukça güç olacaktır. Mevcut bir konuşma güçlüğü vardır, çocuk sözcükleri söylerken giderek artan zorlanmalar yaşamakta, her geçen gün daha az konuşmakta olmasına rağmen çocuğunun kekelediğini kabullenmek istemeyen bir anne veya baba söz konusu olabilmektedir. Taraflardan biri yardım alma konusunda ısrarcı olduğunda diğerinin isteksizliğine rağmen terapiye başlamak çocuk için iyi görünmekle birlikte bir takım eksiklikleri ve açmazları da terapiye taşıyabilmektedir. Terapiyi gereksiz gören ve her şeyi zamanın akışına bırakmaya meyilli olan taraf bu düşüncesini sürdürmekte ısrarcı olduğunda bir süre sonra eşi ve çocuğu üzerinde bir takım olumsuz etkiler oluşabilmektedir. Çocuğu terapiye bir iki seans getirip sonra yarım bırakan, birkaç ay sonra tekrar terapiye başlamak durumunda kalan danışanlarla karşılaşmaktayız. Terapinin etkisiyle çocuğun rahatlaması ve görece olarak azalan kekeleme davranışı karşısında sorunun çabucak çözüldüğü algısına kapılan anne baba artık terapiye devam etmenin gereksiz olduğunu düşünüp terapiyi sonlandırabilmektedir.
 
Her Çocuk/Ergen İçin Aynı Program Mı Uygulanır?
Kekemeliğin kontrol altına alınmasına yönelik uygulanan terapilerin her evresinde uygulanacak yöntemler çocuğun durumuna ve o anki ihtiyaçlarına göre güncellenip biçimlendirildiğinden terapiye getirilmeyen çocukta bir süre sonra baş gösteren sorunlar karşısında anne baba paniğe kapılmakta, kendini çaresiz hissetmekte, ne yapacağını bilemediğinden de içinden çıkılmaz sıkıntılara düşebilmektedir.. Diğer taraftan terapinin yarım bırakılması çocuğun olumsuz bir kendilik algısı geliştirmesine zemin hazırlayabilmektedir. Kekemeliği hakkında gerçek dışı ve hiçbir işlevi olmayan düşünceler geliştirmesi önemli ve mutlaka dikkate alınması gereken bir durumdur.
 
Son söz olarak tekrar vurgulamakta yarar görüyorum; kekemeliğin kontrol altına alınmasında mucizevi bir yol yoktur. Kekemelik karmaşık ve farklı boyutlara sahip bir konuşma bozukluğu olduğundan tüm yönleriyle ele alınarak kişiye özel yapılandırılmış bir programla çalışılması gerekli, sabırlı olmak ise şarttır.
 
 
 
Dilek Firdevs Gündüz