Yetişkinlerde Kekemelik, İş Hayatına Yansımaları Ve Kaçınmalar

Kekemelik Yalnızca Ağızda Gerçekleşmez: Buzdağının Görünmeyen Kısmı

“Kekemelik yalnızca ağızda gerçekleşen kekeleme davranışından ibaret bir sorun değildir, bundan çok daha fazlasıdır” sözü bugün sizlerle paylaşacaklarımın çıkış noktasını oluşturuyor. Yaşı ne olursa olsun kekemelik problemi yaşayan hemen herkes bu ifadeye hak verecektir. Tam bu noktada şunu söylemek yerinde olacaktır diye düşünüyorum; aslında halen toplumun büyük bir kesimi yani “kekemelik” hakkında açıklayıcı ve doğru bilgiye sahip olmayan çoğu insan kekemelik davranışını sadece ağızda gerçekleşen takılmalardan ibaret olarak görmektedir. Bu nedenle de kekemelik sorunu yaşayanların zaman zaman olumsuz ve nahoş tecrübelere maruz kalma olasılığı artmaktadır. Bu hoş olmayan, mutsuzluk veren, örseleyici tecrübeler bazen okulda sınıf ortamında, bazen iş yerinde, kimi zaman da akraba veya arkadaş ortamlarında olabilmektedir. Kekemelik hakkında sınırlı bilgi hatta hiç bilgi sahibi olmama durumunda hâkim düşünce “Biraz dikkat etse kekelemeden konuşabilir. Neden heyecanlanıyor ki? Rahat olsa, derin nefes alsa hiç kekelemez, ” gibi söylemlerde vücut bulur. Oysa çoğu zaman kişinin elinde değildir kekelemeden konuşmak. Kolay nefes almayı, gerilmemeyi, kekelemeden rahat bir biçimde konuşmayı en çok kendisi istemektedir. Dr. J.S.Yaruss, konuşmadaki kontrol kaybını buzlu bir yolda araba kullanmanın güçlüğüne benzetir, bazı durumlarda direksiyonun hakimiyetini sağlamak oldukça zorlaşabilmektedir.
 
Çevre Koşulları Kekemelik Şiddetini Nasıl Etkiler?
Yaşadığımız çevrenin, bulunduğumuz ortamların davranışlarımız üzerinde olumlu veya olumsuz etki yaratabildiği bir gerçek.. Anlayışlı, hoşgörülü, saygılı, farkındalığı yüksek, destekleyici insanlarla kuşatılmış bir sosyal çevreye sahip olsaydık işimiz çok kolay olurdu. Ancak idealize ettiğimiz söz konusu böyle bir ortamı aramak, oluşturmaya çalışmak çok da pratik ve ulaşılması kolay bir şey değildir. Sevdiklerimizi, ailemizi, akrabalarımızı daha önemlisi onların tutumlarını değiştiremeyiz, iş arkadaşlarımızın yaklaşımlarını, davranış biçimlerini değiştirebilmek mümkün değildir. O halde ortam ne olursa olsun, insanların davranışları zorlayıcı, nezaketten ve hoşgörüden uzak olsa dahi bundan çok fazla etkilenmeden, ortaya konabilecek bir davranış örüntüsü, yaklaşım şekli mevcuttur. Bireyin kendini yetersiz ve değersiz görme eğiliminden kurtulması, becerileriyle ilgili ortaya çıkan aslında hiçbir işlevi ve gerçekçi tarafı olmayan olumsuz düşüncelerini ortadan kaldırması mümkündür. Diğer insanlardan bağımsız olarak gerçekçi ve işlevsel düşüncelerin olabildiğinin farkına varmak, istediği değişimi sağlamak her bireyin hayatını kolaylaştırır, zenginleştirir. Kişinin yaşantısında kendi kendisini kısıtlamasına dur diyerek özgürleşmesine, hayatından daha fazla doyum sağlamaya başlamasına kaynak teşkil eder.
 
Kekelememek İçin Hangi Yollara Başvururlar? Kaçınmalar
Kekemelik sorunu yaşıyorsunuz ve mutlu olmadığınız, belki yargılayıcı olduklarını var saydığınız ya da algıladığınız, öyle hissettiğiniz, bu durumun kabul görmeyeceği ihtimalini sabah akşam düşündüğünüz bir ortamda çalışıyorsunuz. Kekemelik sorununu yaşadığınızı müdürünüzün, mesai arkadaşlarınızın ve diğer kişilerin bilmelerini pek istemediğiniz, bu durumun fark edilmesinden endişeye kapıldığınız ve bu nedenle de mutsuz olduğunuz ama bu duyguyu ve düşünceyi sonlandırmak için de neler yapabilirim diye sorgulamaktan hiç vazgeçmediğiniz bir iş ortamı . Böyle bir durumda çoğunlukla benimsenen tutum başa çıkma davranışlarını devreye sokmaktır. Bu stratejiler sayılamayacak kadar çoktur ve kişiye göre değişir. Ve hemen özellikle şunu vurgulamak istiyorum ki, bu başa çıkma davranışlarının tamamına saygıyla yaklaşmak gerekir. Çok normal bir durumdur, pek çok kişi belli biçimlerde farklı sorunları için başa çıkma davranışlarını kullanabilir. Bu normal kabul edilebilir ancak işlevselliği tartışılır bir şeydir. Başa çıkma davranışlarını devreye sokan altta yatan nedenlerin farkına varmak ve bu olguların ortadan kaldırılması yönünde çalışmak işe yarayacaktır.
 
Kekemelik Sorunu Meslek Seçiminde Rol Oynar mı? 
 
Yapacağı işi yani mesleğini kekemelik sorununu göz önünde tutarak belirleyen, mutlu olacağı, keyif alacağı işleri sırf bu yüzden seçenekler içinden dahi eleyen ve daha az konuşacağı, yoğun stres yaşamayacağı, çok fazla telefon görüşmesi yapmayacağı, topluluk karşısında performans sergileme zorunluluğu olmayan (örneğin sık sık sunum yapma gerekliliği olan pozisyonlardan kaçınma) bire bir insan ilişkilerinin olmadığı işlere yönelen kişi sayısı azımsanmayacak ölçüdedir. Çalışma ortamlarındaki güçlükler, yüksek beklentiler, acelecilik, rekabet, insana verilen değerin giderek azalması gibi olgular göz önüne alındığında böyle bir tercih çok doğal görünmektedir. Önemli olan kişinin bundan hoşnut olup olmadığıdır.
 
Görmeye çalıştığımız nokta bireyin hoşnut olmadığı, mutsuz olduğu halde zorunlu yönelişlerde bulunması, her geçen gün farklı bir şeyler yapma istekliliği, arzusu duyması ama bir yandan da kendisini engellenmiş hissetmesidir.
 
Hukuk Fakültesini bitirip nasıl avukatlık yapacağım endişesini yaşayan kişiler olduğu gibi, öğretmenlik bölümünü bitirmiş ama mesleğine sarılarak başarıyla nasıl yapabilirim düşüncesinden ziyade “Okul bitti, öğretmenlik yapabilirim ama bu mümkün değil, sınıfta ben nasıl ders anlatırım?” düşünceleriyle çok başka işlere istemeyerek yönelenler veya en çok yapmak istediğim iş satış pazarlama ama kekeleyerek konuşurken bu olası değil düşünceleriyle açmazda kalan, kendine çıkış yolu arayan kişilerle karşılaşabiliyoruz.
 
Kekemeyim, Yapamam Düşüncesi
Yine Dr. J.S. Yaruss’tan bir alıntı yapmak istiyorum. Kekemelik sorunu yaşayan bir öğrencisine yönelttiği “Büyüdüğünde ne yapmak istersin?” sorusuna “Ne yapmak istediğimi biliyorum ama yapamam” cevabını alınca Yaruss, “Zor olacak ama istediğin şeyi yapabilirsin, bu engel değil” şeklinde karşılık verir. Yaruss’a içtenlikle katılıyorum, kekemelik özellikle bazı durumlarda işinizi zorlaştırabilir, moral ve motivasyonunuzun düştüğü anlar olabilir ama yapmak ve gerçekleştirmek istediklerinize engel değildir, kendinizi mutlu hissedeceğiniz, tatmin sağlayacağınız işleri yapabilirsiniz. Küçük yaşlarda doğru terapi yöntemleriyle desteklenmek bir avantaj olmakla birlikte yetişkinlikte de uzman desteği almak, yılmadan çaba göstermek, sabırlı olmak, vazgeçmemek şu anki mevcut durumdan duygusal, düşünsel ve davranışsal anlamda çok daha ileriye götürecektir bireyi.
 
Yaruss’un da belirttiği gibi evet bu belki kolay değil, kimi zaman zorlanacağınız anlar olacak ama kontrolü elinize almaya başladıktan sonra kekemeliği her ortamda yönetmek ve kontrolü sürdürmek mümkündür.
 
En Sık Kullanılan Başa Çıkma Stratejileri
Başa çıkma stratejilerinde başı çeken davranışlardan en önemlisi yapmak istediği şeyleri ve ihtiyaç duyduklarını sürekli ertelemek ya da yapılacaklar listesinden tamamen çıkartmaktır.
 
Sıralamada yine ön sıralarda yer alan kaçınma davranışlarına örnek vermeye devam edebiliriz;
 
İşe giderken kullandığı servise bindiğinde “Günaydın” inerken “İyi akşamlar” demekten kaçınma ve hafif bir tebessümle ya da baş hareketiyle durumu geçiştirme.
 
Sözcük değiştirme; söylemek istediği sözcüğü çıkartamayacağını ya da kekeleyeceğini düşündüğü için başka bir kelimeyi söyleyiverme. Bazen iş o denli otomatiğe bağlanır ki değiştirilen sözcüklerin sayısı çok fazla olur. Nedeni de bireyi görece bir akıcılığa ulaştırmasıdır. Sorunu derinleştirme riski vardır.
 
Çalışma ortamında iş arkadaşlarıyla minimum düzeyde diyalog kurmak bir diğer başa çıkma modelidir. Böylece kekeleme davranışının fark edilme olasılığını minimize edilmiş olur. Ancak kendini ifade etme, bir konu hakkında görüş bildirme, sohbet etme gibi ihtiyaçların karşılanmaması zamanla kişiyi daha depresif, öfkeli ve mutsuz edebilmektedir. Daha da önemlisi bu durum kekemelik sorununu derinleştirme riski taşır. Başa çıkma davranışlarının çeşitliliğini ve miktarını arttırabilir.
 
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Ancak asıl soru; peki o halde ne yapmak gerekiyor?
 
Başa çıkma davranışlarını azaltmaya başlamak ve zaman içinde ortadan kaldırmak işe yarayacaktır. Kekemelik sorunundan ötürü kaçınmaları yoğun şekilde yaşayanlar tek başına bunları elimine etmekte zorlanabilirler, bu yüzden de bir terapistten yardım almaları gerekli olabilir. Terapi sürecinde sorunları tetikleyen, arttıran nedenler ortaya çıkarılır ve bunların bertaraf edilmesine yardımcı olacak uygulamalarla birey desteklenir. Her danışanda sorunu besleyen olgular farklıdır, yaşadığı çevre, kişilik özellikleri, düşünceler, duygusal yapı farklı farklıdır. Bazen sorun hızlı kontrol altına alınmaya başlanabilirken bazen daha uzun zaman alabilir, dirençler oluşabilir. Terapi sürecinde danışan sorunuyla ilgili iç görü geliştirip farkındalık kazandıkça kekemeliğin kontrolü kolaylaşacak, akıcı konuşma artacak, ikincil belirtiler ortadan kalkacaktır.
 
Dilek F. Gündüz