Kekemelik Yönetiminde Duyarsızlaşma Çalışmalarının Önemi

Kekeme Bireyler Konuşmaları İle İlgili Yüksek Düzeyde Duyarlılık Gösterebilirler

Kekemelik sorunu yaşayan kişilerin konuşma biçimlerine ve kekemeliklerine ilişkin oldukça yüksek düzeyde duyarlılık kazandıkları aşikardır. Bireyin yaşadığı duyarlılık sorunun şiddetine, kişilik yapısına, yaşına ve içinde bulunduğu çevreye göre değişiklik gösterebilir. Konuşmasına ve kekemeliğine karşı tolerans göstermede güçlük yaşayan kişilerde öncelik duyarlılığın azaltılması olmalıdır. Zira sadece akıcı olmaya, akıcılığın artmasına yönelik girişilen çabanın uzun süre devam ettirilmesi pek mümkün olmamaktadır.
 
Kekemelik Her Zaman Aynı Düzeyde Ortaya Çıkmayabilir
 
İnsan toplumsal bir varlıktır ve bu da hayat boyu diğer insanlarla sürekli etkileşim halinde yaşamamızı gerekli kılar. Kekeleyen bireyin penceresinden baktığımızda bu toplumsal olma hali ve ortamların çeşitliliği kekemelik sorununu alevlendiren ya da kısmen de olsa söndüren birçok dinamiği bünyesinde taşır. Ailesi ve yakın dostlarıyla oldukça rahat ve korkusuzca iletişim kuran bir birey, okulda, iş hayatında, yeni girdiği ortamlarda aynı oranda kendini rahat hissetmeyebilir ve gerginliği, kekemeliği artış gösterir.. Bazen bunun tam tersi de olabilir. Okulda daha rahat iken anne babasıyla çok daha fazla gerilim yaşayan, takılmaları artan kişiler de vardır. Hatta sözünü ettiğimiz durumlar dönemsel olarak da değişebilir. Kekemeliğin belki de en kafa karıştırıcı özelliklerinden biridir bu. Pek çok kez “Nerede, ne zaman takılacağım hiç belli olmuyor.” diyen danışanla karşılaştım.
 
Konuşma Farkındalığı Erken Dönemde Gelişir
Yapılan araştırmalara göre üç buçuk yaş civarı çocuklar dahi kekelediklerinin ve konuşmalarının diğerlerinden farklı olduğunun ayrımına varabilmektedir. Aile içi etkileşim, ebeveynin bu sorundan ne kadar etkilendiği ve bunun çocuğa nasıl ve ne kadar yansıtıldığı oldukça önemli bir noktadır. Duygunun yansıtılma miktarı ve biçimi ile orantılı olarak çocuk üzerinde olumsuz bir etki yaratacağı yadsınamaz bir gerçektir. Aynı zamanda çocuğun kendi konuşması konusunda giderek artan bir duyarlılık kazanmasına, erken dönemde konuşmaktan kaçınmasına ya da daha az konuşmasına zemin hazırlayıcı olabilir.
 
Bu yüzden erken çocukluk dönemi, okul dönemi çocuklarda hatta ergenler de dahi anne babayı ve yakın çevreyi de içine alan bir duyarsızlaştırma süreci oldukça etkilidir.
 
Çocuklar Anne Babanın Duygusundan Etkilenir
 
3 yaşındaki çocuğu kekelediğinde dünyası başına yıkılan, yoğun kaygı duyup ağlayan, kederlenen, yemeden içmeden kesilen birçok danışanla karşılaştım. Annenin taşıdığı bu duygunun çocuğa yansımaması mümkün olmadığından öncelikle anneye ait bu yoğun ve çocuğun yaşadığı sürece son derece olumsuz etki edecek duyguların değişmesi, dönüşmesi gerekir. Ebeveynin taşıdığı yüksek kaygı ve duyarlılık çocuğa negatif duygu yükleyecek ve çocuk açısından işi daha da güçleştirecektir.
 
Çocuğun bir sorunuyla ilgilenmek, çaba sarf etmek, hassasiyet gösteriyor olmak kabul edilebilir ve olması gereken bir şeydir, çünkü ilgisiz, çabasız, umursamaz bir ebeveynin de duygu olarak çocuğa zarar vereceği muhakkaktır.
 
Ancak burada vurgulamak istediğim nokta; çocuğun takılıp, kekelediği, zorlandığı anları bir felaketmiş gibi algılamak, bu durumu kabul edilemez bulmak, aşırı hassasiyet göstermek ve kekelememesi için her şeyi yapıyor olmak, çocuğa yarar değil zarar verir.
 
Takılmalara Odaklanmadan Normal İletişime Devam Etmek Önemli
 
Akıcılığa odaklanmadan çocuğu desteklemek, kekemeliğe karşı negatif duyguları ortadan kaldırmak bunu tek başınıza gerçekleştirmekte zorlandığınız durumda zaman kaybetmeden bu konuda profesyonel yardım almak çocuğunuz için yapabileceğiniz en yararlı şey olacaktır. Zira ne kadar erken dönemde konunun uzmanından yardım alırsanız spontane düzelme şansını arttırmış olursunuz.
 
Yetişkinlerde kekemeliği ağızda yaşamak güçlüğün bir boyutunu, görünen boyutunu oluştururken “Kekeleyeceğim, ya kekelersem, rezil olacağım, kesin çıkmayacak, yine konuşamayacağım” düşüncelerinin getirdiği duygusal yük ve duyarlılık apayrı bir zorluk boyutunu oluşturur.
 
Konuşma Tekniğinden Önce Duygusal Rahatlık, Duyarsızlaşma Çalışmaları
Kekeleyen bireyin akıcı konuşmanın onlarca tekniğini öğrenmiş ve bunlarla donanmış olması, her yerde, her durumda bu teknikleri kolayca kullanabileceğini garanti etmez. Çünkü kaygı, endişe ve gerginlik içindeyken genelde hangi akıcı konuşma tekniğiyle konuşacağınız aklınıza bile gelmeyecektir. Yaşadığınız duygu sizi o denli etkisi altına alır ki o duyguyu yaşarken, gerginken konuşma tekniklerini kullanır hale geçmek oldukça zordur . Öte yandan kekemeliğe karşı geliştirilen duyarlılığı ortadan kaldırmak, duyarsızlaşmak, soruna bakış açısının değişmesi bireyin duygusal anlamda özgürleşmesinin garantisidir demek çok da abartılı bir ifade olmayacaktır.. Bu da sizi zamanla çok daha akıcı bir konuşmaya götürebilir ve konuşma tekniklerini de daha rahat kullanır duruma gelmenizi olanaklı hale getirir.
 
Duyarsızlaşma Çalışmaları Ne Kadar Sürer?
 
Duyarsızlaşma dönemi başı ve sonu olan bir süreç değildir. Sayısal ifadesi yoktur. Şu kadar zaman, şu kadar tekrar, bu kadar pratik. Duyarsızlaşma kaçındığınız, korktuğunuz her durumda, her zaman her yerdedir. Sayısız kere devam eder. Tâ ki “Ya kekelersem, rezil olacağım, en iyisi hiç konuşmayayım da anlamasınlar kekeme olduğumu” duygu ve düşüncesi hayatınızdan çıkana kadar ya da en azından bu düşünce zihninize anlık gelse dahi yapacaklarınızı yapmanıza asla engel olmayacak düzeye kadar inmesidir. Her konuşma alanında yönetimin sizin elinizde olmasıdır.
 
Savunma Mekanizması Olarak "Rasyonalizasyon" 
 
Dikkat edilmesi gereken bir diğer husus “Rasyonalizasyon”u bir savunma mekanizması olarak kullanmamak, bunu hemen fark edebilmektir. Yapmanız gereken bir görüşmeyi, konuşmayı kendi kendinize mantıklı açıklamalar yapıp bunu bir anlamda rasyonalize ederek erteleyebilirsiniz. Aslında bu kaçınmalarınızın üstünü örttüğünüz anlamına gelebilir. İncelenmesi şarttır. Kendi kendinize kurduğunuz tuzak gibidir bu ve çok daha önemlisi giderek artabilir.
 
Duyarsızlaşma Çaşılmaları Nasıl Yapılır?
Duyarsızlaştırma çalışmaları çok kolay olmadığı gibi çok zor da değildir. Güvendiğiniz bir uzman eşliğinde süreci yaşamanız yararlıdır. Ancak bazen duyarsızlaştırma döneminde çok zorlanan ve buna hazır olmayan bireyler de olabilir. Buna genelde kişilik yapısındaki farklılıklar, geçmiş deneyimler, benliğin oluşumunda çocukluk döneminde yaşadığı olumsuzlukların güncel yaşantıya negatif etkileri neden olarak sayılabilir. Bu durumda duyarsızlaştırma aşamasına geçmeden danışanın bu yönde bir destek alması ve duyarsızlaştırmaya daha sonra geçilmesi yararlı olacaktır.
 
Son söz olarak önemli bir hususu vurgulamak istiyorum. Özellikle gelişmiş ülkelerde kekemeliğin kontrol altına alınması sürecinde uygulanan terapi yöntemlerinde duyarsızlaştırma çalışmalarına ağırlıklı olarak yer verilmektedir. Türkiye’de ise son zamanlarda gündeme gelmeye başlayan bir kavramdır. Alınan terapinin kalıcı ve geliştirici olması için bireyin düşünce yapısının ve duygu dünyasının değişmesi, dönüşmesi esastır. Başlangıç noktası sorunun kabulü, bunun bizde kötü hisler uyandırmaması ve dahası ondan nefret etmemeyi deneyimlemektir. Bu zaman alır, arzu edildiği gibi çarçabuk olabilecek bir şey değildir. Değişimin gerçekleşmesi ve her alanda karşılığını bulması ayrıca kalıcılığının olabilmesi için zamana yayılması zaten makul olandır. Kısa sürede ve çok hızlı gelen bir değişimin sınanma ve içselleşme şansı olmamıştır.
 
Sağlıklı günler dilerim.
 
Dilek F. Gündüz