Kekemelik Yaşayan Çocuklarda Öz Güven Eksikliği Ve Okul Yaşantısına Etkileri

"Çok Heyecanlı, Çok aceleci, O yüzden Kekeliyor" Düşüncesi Doğru Mu?

Kekemelik sorunu yaşayan okul öncesi ve okul çağı çocuklarında kekemeliğin artmasına, ikincil belirtilerin (normal olmayan el, yüz, ağız, baş hareketleri, nefes problemleri vs.) ortaya çıkmasına ve özgüven eksikliğine neden olabilecek ortam, tutum ve davranışlara kısaca değindikten sonra söz konusu problemlerin giderilmesi mümkün müdür, bunun için neler yapılabilir sorularını cevaplayacağız.
 
Kekemelik psikolojik nedenlerle ortaya çıkan bir sorun değildir. Ancak kekemelik sorunu yaşayan bireylerin çoğunda farklı oranlarda kaçınma, korku, kaygı gözlendiği gibi, bu durum bazen depresif belirtileri dahi ortaya çıkartabilmektedir. Danışmanlık yaptığım ebeveynlerden sıkça duyduğum bir cümleyi örnek olarak vermek istiyorum, “Çok heyecanlı bir çocuk bu yüzden kekeliyor, bu kadar heyecanlı olmasa, heyecanını bir yenebilse aslında hiç kekelemeyecek.”
 
Ebeveynin bu düşüncesine “Çocuğunuz çok heyecanlı olduğu için kekelemiyor, kekeleyeceğim düşüncesi, heyecanı ve telâşı içinde nefes nefese kalıyor, takılmaları daha da şiddetleniyor. Heyecanından ötürü kekelemiyor, tam tersi kekemelik sorunu olduğunun farkında ve sözcükler çıkmayacak, takılacağım korkusundan beslenen bir heyecanı yaşıyor. Bu bir döngü. Kekeledikçe heyecanı artırıyor, heyecanı arttıkça daha çok kekeliyor ” diye açıklık getiririm.
 
Çocuğunuz konuşurken fark ettiğiniz ufak tefek pürüzler, masum takılmalar nasıl oluyor da giderek artıyor ve önemli bir sorun haline geliyor?
 
Bazen Artıyor Bazen Neredeyse Hiç Yok
Kekemelik sorunu yaşamaya başlayan çocuğunuz zaman ilerledikçe, çevreden gelen uyarılar ve/veya yanlış tutumlar, sözel ifadeler, kişilik özellikleri sebebiyle kekemelik davranışını gizlemesi gereken, kötü ve utanılacak bir durum olarak algılamaya başlayabilir. Bu algı ise, kekelemesinden daha endişe verici durumlara yönelmekte olduğunun ip uçlarını verir bize. Her şeyden önce çocuğu iyi gözlemlemek gerekir . Giderek konuşmaktan kaçınma, sosyal ortamlara katılmak istememe, yaşıtlarıyla oyun oynamak yerine kendini daha rahat hissettiği yaşça büyük olanlarla bir arada olmayı tercih etme, parkta veya herhangi bir oyun ortamında iletişim kurmaktan çekinme, tek başına oynama gibi pek çok olumsuz davranış içine girmektedir. Okul çağı çocuklarında bazen bu tablo daha da üzücü olabilir. Çeşitli davranış ve uyum problemlerinden, ders başarısını negatif yönde etkilemesine kadar, beraberinde yaşanacak özgüven kayıplarını da ortaya çıkartabilmektedir. Yine ebeveynlerde zaman zaman “ Fazla bir kekemeliği yok, çok rahat bir çocuk evde bizimle konuşurken pek takılmıyor arada bir heyecanlanınca kekeliyor” benzeri ifadelerle karşılaşabiliyoruz. Sık sık rastlanan durumlardan biri de kekemeliğin şiddetinin bulunulan ortama ve kişilere göre değişmesidir. Evde çok fazla sorun yaşamayan çocuk, yabancı bir toplulukta, arkadaşlarının arasında veya sınıfta daha fazla kekelemektedir. Bunun tersi de muhtemeldir. Bazı çocuklar ise en şiddetli takılmalarını anne babasının yanındayken yaşayabiliyorlar.
 
Kekemelik Çocukları Duygusal / Davranışsal  Yönden Nasıl Etkiler?
 
Kimi zaman hırçın davranışların gözlenmesinin yanında bazen de çocuklarda içe kapanık, az konuşan, bir şey sorulduğunda da seçtiği kısa sözcüklerle durumu geçiştiren bir hâl ve tavır belirgin biçimde göze çarpar.
 
Öğretmenleri İle İletişim Halinde Olmak Yararlıdır
Hangi durumda olursa olsun mutlaka çocuğunuzun öğretmeni/öğretmenleriyle iletişim hâlinde olun! Çünkü yaşadığı kekemelik probleminin sınıf içinde iken çocuğun üzerinde yarattığı olası olumsuz etkiyi ve bunun düzeyini çok daha objektif değerlendirme imkânı elde edersiniz. Sınıftaki performansı, arkadaşlarıyla iletişimi, sosyal becerileri, derse katılımı bize değerli bilgiler verir. Sorunların doğru tespit edilip, ihtiyaçların belirlenmesi sayesinde izlenecek yol da belirginleşir.
 
Zira, başlangıç aşamasında pek üstünde durulmayan kaçınmalar bir süre sonra çocukta kekeleyeceğini düşündüğü zamanlarda bunu gizlemeye çalışma duygusunu besleyerek başa çıkma stratejilerinin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Bunlar; sözcük seçerek konuşma veya takılacağını hissettiğinde hızlıca sözcük değiştirme, konuşmayı sonlandırma, kelime başlarına sesler, heceler ekleyerek konuşma ya da çeşitli zorlanma davranışları şeklinde olabilmektedir. Hiçbir işlevselliği olmayan başa çıkma stratejileri sorunun giderek derinleşmesine ve başa çıkma davranışlarının çeşitlenip artmasına neden olur.
 
Yazının başından itibaren vurguladığımız durumları veya benzerlerini gözlemlediğinizde çocuğunuzun, sizin desteğinize ihtiyaç duyduğu mesajını almak yararlı olacaktır.
 
 
Aile İçi İletişimde Nelere Dikkat Etmek Gerekir?
Aile içi iletişimin yerinde ve sağlıklı olması sorunların giderilmesinde olmazsa olmazlardandır. Kekeleyen çocuğun konuşmasının eleştirilmesi ne kadar yanlış ve sakıncalı ise, onun bu sorununu görmezden gelerek yok saymak veya önemsememek de aynı oranda çocuğa duygusal yönden zarar verebilir. Sorun ilerlemeden ve başka sorunlar eşlik etmeden önce yardım alınması yerinde olacaktır. Erken dönemlerde sağlanan destek, sorunun çok daha kısa sürede kontrol altına alınmasını ve diğer problemlerin ortaya çıkmadan önüne geçilmesini sağlayacaktır.
 
 
Dilek Firdevs Gündüz